Yalın Alpay Röportajım:

Bir kaç gün önce piyasaya sürülen ve Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını tarihsel gerçeklerden yola çıkarak kurgusal olarak anlatan çizgi roman ''Genç Mustafa''nın senaristi Yalın Alpay’la röportaj yaptım. Kendisine beni kırmayıp, sorularımı yanıtladığı için çok teşekkür ederim.






İki buçuk yaşında okumayı söktüğü için ‘harika çocuk’ diye anılan ve okula 3. sınıftan başlayan Yalın Alpay, geçenlerde çıkan ve toplamda 20 ciltten oluşacak serinin ilk kitabı ''Genç Mustafa'' kitabının senaristi. Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatıyla ilgili yaptığı araştırmalarının verilerini uzun elemelerden geçirerek bu kurmaca çizgi roman senaryosunu yazdı!.. Alpay'ın kitabı, Atatürk'ün Harbiye’yi bitirir bitirmez Sultan II. Abdülhamit’e suikast yapacağı suçlamasıyla tutuklanıp, Saray’da işkence görmesi ve bir ayı aşkın süre hücre hapsinde tutulması ve idamdan son anda kurtulması gibi bugüne kadar pek duymadığımız cinsten olaylardan bahsetmesi ile de iddialı... İşte röportaj;

 
Kültürel Güncel: Yaşantınızdan biraz bahsedebilir misiniz? Yapmaktan hoşlandığınız şeyler, hobileriniz nelerdir?
Yalın Alpay: Hareketli bir hayatım var. Yurt dışında oldukça zaman geçiriyorum. Özellikle Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde çalıştığım 6 yıl içerisinde, Afrika Çalışmaları Koordinatörü olmam nedeniyle Kongo, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kenya, Çad gibi pek çok Kara Afrika ülkesinde bulundum. Kinshasa’dan, Paris’e, Amsterdam’dan İstanbul’a yayılan geniş bir yaşamım var. Dünyayı bir bütün olarak kullanabildiğimi düşünüyorum. Bu da düşünsel ve yazınsal olarak bana haz veriyor, kendimi biçimlendirmemde etkili oluyor.

 


K.G: Üstün zekalı olmanızın ve ilkokula 3. sınıftan başlamanızın olumlu ya da olumsuz bir etkisini hissettiniz mi?
Y.A: Yaşamda değerlendirmeler değil, olgular vardır. Değerleri biz sonradan zihinlerimizle, yaşamın üzerine ekleriz. Olumlu ya da olumsuz etkiler görecelidir. Amaçlara ve iradeye bağlıdır. Ben de yaşamım boyunca değişen amaçlarım ve arzu nesnelerim yüzünden, geçmişte olumlu bulduğum şeyleri olumsuz, olumsuz bulduğum şeyleri de olumlu etkilere dönüştüğünü gördüm. Bu nedenle geçmişimin beni, güncel gelecek planlarıma göre olumlu ya da olumsuz olarak etkilediğini söyleyebilirim. Geçmiş, geride kalmış ve eğilip bükülemez bir katılık olmadığı ve her an bugünden yeniden yazıldığı için bu sorunuzun yanıtını düşündüğümde net bir yanıt veremiyorum.

 
K.G: Kitabınızda diğerlerinden farklı olan şey nedir? Yani kitabınızı almaları için ''okur potansiyeli olan kişileri'' nasıl ikna edebilirsiniz?
Y.A: Kitabım edebiyat-felsefe-siyaset-grafik roman dörtlemesini içinde taşıyan postmodern bir çalışma. Felsefesi bakımından adem-i merkeziyetçi değil, çok sesli. Bu felsefe, kendisini anlatı tekniklerinde de gösteriyor ve bu nedenle 5 farklı anlatıcının ağzından anlatılıyor. Üslup ve felsefe farklılığı, doğal olarak tarihsel malzemeye de farklı bir gözle bakma olanağı sunmuş oluyor. Böylece aynı kanıtlardan, bilinen ''resmi anlatı'' Atatürk biyografilerine oranla çok daha farklı bir öykü kuruluyor.

Üstelik bu kitapta daha önce hiç iddia edilmemiş bazı olgular ortaya koydum (tabii ki bir tarihçi olarak belgelerin ışığında) ki, bunlar Atatürk’ün yaşamına ilişkin ciddi bir okuma ve yorumlama farklılığı getiriyor. Atatürk’ün Harbiye’yi bitirir bitirmez, Sultan II. Abdülhamit’e suikast yapacağı suçlamasıyla tutuklanıp, Saray’da işkence görmesi ve bir ayı aşkın süre hücre hapsinde tutulması ve idamdan son anda kurtulması, sıradan Türk okuyucusunun ilk defa duyacağı şeyler olacak diye düşünüyorum.



K.G: Alternatif bir dünya aradığınızı ve bu dünyayı ancak geçmişte bulduğunuzu söylemişsiniz. Alternatif bir dünya ihtiyacını neden hissettiniz? 
Y.A: Yukarıdaki sorularınızdan birisinde, olgu ile değerin farklı iki şey olduğundan bahsetmiştim. Olgu, çıplak halde var olan şeydir. Örneğin bir dağ. Fakat değer, bu olguya ilişkin geliştirilen kişiye özel tasarımdır. Örnekle açıklarsam, çıplak olgu dağ iken, dağı bir turizm merkezi haline getiren şey, değerlendirmedir. Dağın arkasındaki köye ulaşmak isteyen birey için dağ bir engel, doğa aşığı bir birey için bir yaşam alanı, bir ressam için ise bir sanat malzemesidir.
Dünyayı da biz tüm insanlar, doğadaki çıplak hali ile değil, ona kattığımız değerlendirmeler aracılığıyla kavrarız. Bu nedenle hepimiz birer alternatif dünya kurarız. Kimi beste yapar, kimi çocuk yapar, kimi şirketini büyütür, kimi resim çizer, kimi borsa ile ilgilenir, kimi video oyunu oynar, kimileri de geçmişle ilgilenir. Dolayısıyla aslında herkes istese de istemese de alternatif bir dünyada yaşar diye düşünüyorum.

 

K.G: Sizi belgesel nitelikte değil de kurmaca bir senaryo yazmaya iten şey neydi?
Y.A: İlk bilimsel makalem sanırım 2003 yılında yayınlandı. O günden beri de pek çok hacimli bilimsel makale yayınladım. Daha sonra da yine bilimsel iki kitabım yayınlandı. Bu kez bir kurmaca yazmak istedim.

 
K.G: Evinizde 5500 civarı kitap varmış. Bu kadar çok okumak size ne kazandırdı?
Y.A: Aslında bu sayı, elbette benim tanıdığım bazı insanların yanında çok düşük bir rakam. Bu nedenle bir referans olarak kabul edilemez. Bundan çok daha fazlasını okuyan pek çok insan var. Ben müzik dinlemek, film seyretmekten alınan hazzı, kitap okumaktan alıyordum. Bu nedenle çok az müzik dinledim, çok az film seyrettim ama biraz daha fazla kitap okudum.

Benim özellikle ilgilendiğim bazı spesifik konular vardı. Özellikle kötülük, intihar, Sartre, yapıbozumculuk, edebiyat kuramları ve Dostoyevski, milliyetçilik ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu üzerine çalıştım. Bunların her biri üzerine ayrı ayrı yüzlerce yerli ve yabancı makale ve kitap okudum. Dolayısıyla okurken de çok seçici olduğumdan, ilgilendiğim konularda ilginç teorilere ve belli bir birikime sahip oldum. Günlük hayatıma yansımasında ise, daha çok edebiyat kuramları ile Sartre’ın etkisi oldu.



 
K.G: Daha önce senaryo, roman, hikaye vb. denemeleriniz oldu mu? Eğer olduysa çizgi roman senaryosu yazmakla arasındaki farklardan bahsedebilir misiniz?
Y.A: 2006 yılında minik bir öyküm yayınlanmıştı. Fakat uzun bir roman denemem olmamıştı. Bununla birlikte roman kuramları üzerine çok ciddi bir şekilde kafa yormuş ve oldukça fazla not almıştım. Çizgi roman senaryomu yazarken de, önce Genç Mustafa’yı bilimsel, dipnotlu uzun bir makale olarak kaleme aldım. Ardından bu dipnotlu makaleyi, bir anlatıya (öyküye) dönüştürdüm. Üçüncü aşamada da bu öyküyü çizgi romana uyarladım. Dolayısıyla üç kez yazılmış bir kitaptır Genç Mustafa.

 
K.G: Küçük bir çocukken bir kitabınızın çıkacağı aklınıza gelir miydi?
Y.A: Çocukken en emin olduğum şeylerden birisi pek çok kitabımın çıkacağıydı.


K.G: Kitabınızı elinize alıp, sayfalarına dokunduğunuzda neler hissettiniz?
Y.A: Baskıdaki renkler, makette daha iyiydi diye düşündüm.


K.G: Son olarak söylemek istediğiniz başka birşey?
Y.A: -
K.G:Sorularıma verdiğiniz yanıtlar için çok teşekkür ederim. Başarılar...



Kitabı İdefix'den satın almak için; http://www.idefix.com/kitap/genc-mustafa-yalin-alpay/tanim.asp?sid=DMCFOWKJRM5MYNNZBCXX

Yorumlar

Hakan dedi ki…
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Pelin K dedi ki…
Gidip Marvel-DC Comics falan alacağımıza böyle yayınlar çıksın da onları alalım. Tebrikler...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hakan Karabey’le Ümit Kaptan üzerine…

Kaliteli bir yerli polisiye: "Karanlıkta Koşanlar"

Türk çizgi romanı ne durumda?