Tayyar Özkan Röportajım


Dünyaca ünlü çizgi roman ve karikatür ustamız Tayyar Özkan’ın yapıtı Caveman (Mağara adamı) Mart başında renkli olarak ilk kez Türkiye’de satışa sunulacak.

          Yeni kitap öncesi Tayyar Özkan’la hayatı, Caveman, Türkiye’de çizgi roman gibi konularda bir röportaj yaptım. Kendisine beni kırmayıp, teklifimi kabul ettiği ve sorularıma bu güzel yanıtları verdiği için sonsuz teşekkürler!.. Umarım diğer yapıtları da en kısa zamanda ülkemizde renkli olarak basılma imkanına erişir. (Düzeltiyorum, umarım biz o güzel eserleri okuma imkanına erişiriz. :) )


Fazla söze gerek yok. Tayyar Özkan'la birlikte “insanlığın modern görünümlü barbar yanı”nı vurucu bir şekilde dile getiren Caveman’ın dünyasına gidiyoruz… İyi okumalar...



Kültürel Güncel: Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? 

Tayyar Özkan: Ne diyeyim şimdi; "seyahati, müzik dinlemeyi ve kitap okumayı..." diye başlasam bana gülerler.. Onun yerine "Yaşamak için çizen değil, çizmek için yaşayan biri" filan gibi edebi bir laf etsem o da çok felsefi kaçar. "Ooo mirim gene yumurtladınız" derler. :) Ama gerçeği de bu aslında.

Her türlü psikolojik anımda beni en rahatlatan, kendimi en iyi ifade edebildiğim, artı bana geçim kaynağı olan(kira-faturalar, bebek bezi vs.) bir üretkenlik, bir çalışma, bir yaşam tarzı bu. Velhasıl çizerliği bir iş olarak değil bir yaşama biçimi olarak görüyorum..(da 40 senedir bunu babama anlatamadım o ayrı- hala pizza restoranı açmamı ister). Yani lafın kısası, eşe dosta vs. ye karşı bencillik düzeyinde belki de ama, her an ve mekanda, beni düşünsel ve fiziksel en çok meşgul eden, hep en öne koyduğum bir olgu.. bu olgu da ben.




K.G: Çizmeye nasıl başladınız? Çizer olmanızda etkili olan biri ya da bir olay oldu mu?
T.Ö: “Daha ben çook küçükken, mama yerine mürekkep içer, kaşık yerine kalem tutarmışım.. ”  desem gülersiniz, evet biraz abartmış olabilirim ama doğruluk payı da var. Ya da “azizim kendimi bildim bileli çiziyorum”  diyeceğim ama bazı insanlar 50 sinde de kendini bilemiyorken bu da olmadı. Ama en iyisi çizmeye elime ilk kalem aldığımda başladım diyelim.
Çizer olmamda ilk etkili olan, genç yaşta kanserden yitirdiğimiz abim Ali Ekber Özkan’dır. (elinde t-cetveli ile başımda bir SS subayı gibi beklerken kolaysa çizme!) Daha sonra Sezgin Burak ve Tarkan dergilerinden ve Oğuz Aral’dan etkilendim diyebilirim. İleriki dönemlerde asıl etki daha uluslararası boyutta dünya çizerlerini tanıdıkça oldu elbette. Ama asıl olay, Anadolu’nun çorak topraklarında, inşaatlarda çalıştığım gençlik yıllarımda, kafama tuğla düşmesiyle başladı.


K.G: Caveman fikri nasıl doğdu? Onun dünya çapında bir üne kavuşmasının nedeni nedir?
T.Ö: “Caveman bir mağarada doğdu” demek geliyor içimden ama.. işin aslı ilk fikir üniversite yıllarına dayanır. Bitirme tezim olan “Evrim Teorisi” için yaptığım çizimlerde ilk “ateş” yandı. Okul sonrası  daha henüz Caveman başlığı olmadan kısa öyküler çizmeye başladım.. İlki 1983’de Ankara’da Anadolu Ekini adlı edebiyat dergisinde daha sonra 1986’da Playboy’da yayınlanmıştı.
1989’da New York macerasıyla başlayan yeni hayatta Caveman fikri iyice oturdu. Derdim zaten hep insanlığın bu “modern yüzlü” barbarlığını sergileme olduğundan NY bunun için bir dünya başkenti görünümde olarak en iyi yerdi. Bu kadar teknolojiye rağmen hala bu kadar vahşi olabiliyorsak aslında biz hiç de fazla değişmedik!  Yani anlatılan kültürel ve yerel değil insanı top yekün ilgilendiren şeyler olduğundan sanırım evrensel boyuta gelmesinde bunun önemi çok.
Artı, çizgi tarzına gösterdiğim özeninde bunda katkısı olabilir. Zira iyi mesaj ancak iyi bir görsellikle daha geniş çevreye yayılabilir.
Caveman karelerinden örnekler

K.G: Caveman’ın Türkiye’de bir kez daha bu kez renkli yayınlanacağını duyduk. Bu konuda yorum yapmak ister misiniz?
T.Ö: Evet, aslında dünyada ilk renkli Caveman kitabı da bu olacak. Daha sonra diğer ülkelere taşımayı düşünüyorum. 128 sayfa şık görünümlü, eski yeni ve farklı tarzlarda çizilmiş çalışmalardan oluşuyor. Bir de esprili bir Cem Yılmaz özsözümüz var, onu bile şaşırtacak bir jest aslında.

K.G: 2007’de bir röportajınızda o an açıklamak istemediğiniz, zamanı gelince açıklayacağınızı belirttiğiniz -Caveman’la ilgili- projeleriniz olduğunu söylemişsiniz... Eğer zamanı geldiyse ve uygulamaya hazırsa projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

T.Ö: Tabii ki insan sürekli yeni projeler peşinde koşuyor. Kimi gerçekleşiyor kimi raflarda tozlanıp gidiyor. O an bahsedilen projelerden biri Caveman animasyonları ve asıl diğeri de “Caveman TV Show” idi. Animasyon denemeleri yapıldı, güzel de oldu bence ve pazarı için sağa sola göstermeye başladım. Real TV show içinse yapımcılarla görüşmeye devam ediyorum. Bu günlerde ilgilenen bir takım yerler var. En azından deneme çekimleri yapmayı düşünüyoruz. Real insanların oynayacağı, (Benny Hill Show gibi) 2-3 dakikalık, sadece ses ve müzik efektlerinin olacağı kısa komik filmler olarak tasarlanıyor.

K.G: Çizgi roman koleksiyonunuzda kaç tane çizgi roman var?
T.Ö: Hiç saymadım ama pek çok olduğu kesin. En azından çeşitlilik olarak yeterince zengin sanırım.

Tenten
K.G: Sevdiğiniz çizgi kahramanlar hangileridir? Neden?
T.Ö: Tenten. Sadeliği ve konularındaki ustaca anlatımdan dolayı. Süper kahramanları hiç sevmem ama Conan’ı ayrıca tutarım. Gene çok ustaca çizimleri (daha çok eskilerinden bahsediyorum) ve sürükleyici maceralarından dolayı. Çocukken Zagor favorimdi. Ve Mister No. Komedi türünden Asteriks ve Red Kit tabii ki herkesin keyifle okuduğu karakterlerdir. Yerlilerden Abdülcanbaz’ı edebi dilinden ve grafik anlatımından ötürü severek okurdum.



K.G: En sevdiğiniz beş kitap ve beş çizgi roman hangileridir?
Cin Ali
T.Ö: 
Kitaplar; Vedat Türkali: Birgün Tek başına, Kemal Tahir: Köyün Kamburu, Dostoyevski: Yeraltından Notlar, Kafka: Dönüşüm. Kazancakis: Günaha Son Çağrı
Çizgi romanlar; Milo Manara'nın bütün çizgi kitapları, Serpieri’nin Druna’ları, Moebius’un Incal’ları, François Boucq’un inanılmaz çizgileri ile Sihirbazın Karısı ve diğerleri... Haa elbette bir de ilk okuduğum Cin Ali kitabı.. Onun yeri ayrı!

K.G: ‘‘Türk çizgi romanının gelişmesi ancak …yla olur.’’ Cümlesindeki boş yere ne gelmeli sizce?
T.Ö: “…çok ama çok çalışma…”

K.G: Genç çizerlere ve çizgi roman senaristlerine neler önerirsiniz?
T.Ö: Önce desen derim.. Yani usta çizerlik her ne kadar karikatürsel tarzınızda olsa öncelikle iyi bir desen çalışma sürecinden geçmeli. Ne yazık ki Türkiye de hiç bir çizerin böyle bir geçmişi yok. Direk koca burunlu tiplerle, kargacık burgacık çizerek başlayıp bir ömrü böyle çizerek geçiriyorlar. Oysa çok iyi bir araştırma, ve yoğun bir çalışma temposu ister çizgi roman.
Tek başınıza film çekiyor gibisiniz. Yani hem romancı, hem ressam, hem oyuncu hem de sinemacısınız aslında. Hepsinin toplamıdır bu sanat. Anatomi yoksunu çizerlik bence içinde demir olmayan inşaat yapmaya benzer. Öyle olunca, orda burda ve mizah dergilerinde boy gösteren bir kaç sayfalık işlere ise sadece uzun metrajlı karikatür demek gerekiyor. Ne yazık ki gençlerde bunları örnek alarak yetiştiğinden dünya ayarına bir türlü gelemiyorlar. Okullarda, sokakta, evde nerde olursa olsun her çizerin elinde bir karalama defteri olacak ve onu kutsal kitabı gibi yanından eksik etmeyecek. Her yerde ve zamanda gördüğü, düşündüğü şeyleri çizecek, artı profesyonel desen çalışmaları yapacak. Hani bu sınırların ötesinde bir şeyler olmak istiyorlarsa... Yoksa diğerleri gibi her horoz kendi çöplüğünde ötsün dursun.
Senaristlerin de yapacağı en iyi şey elbette ki çok okumak ama onun da ötesinde evrensel vizyona sahip olmaları gerek. Artık dünya çok küçüldü. Yerel kaygıları bir yana bırakıp bütün insanlığı ilgilendiren konu ve tarzları yakalamak gerek. Yazdığınız bir şeyi, bir Çinli, bir Arjantinli yada Fransız da anlamalı, paylaşmalı.
K.G: Söylemek isteyeceğiniz başka bir şey?
T.Ö: Bu yol çok yorucu ve bir o kadar da keyiflidir. Ama hakkını vermek gerek. Çok şeyden ödün vermeniz gerekebilir, buna sağlığınız ve aileniz dahil, ama başka türlüde “iyisi” olunmaz. Yani bu işin hobisi olmaz! Yaşam biçiminiz olacak, onunla soluk alıp vereceksiniz. Velhasıl global düşünerek, bilinçli çalışmak lazım derim.. ama cidden çalışmak!
Reklam olsun diye de algılayabilirsiniz ama amaç biraz da iyi çizerler yetiştirmek; Bugünlerde Türkiye’de olduğum süre boyunca duyurularına başladığım “Çok Yönlü Çizim Dersleri” faaliyeti içindeyim. İstanbul-Beşiktaş bölgesinde oluşturulacak bir atölyede her seviyeden insanı çizgi dünyasına katmak için ders vermeye başlayacağım. Sanırım birikimleri aktarmanın zamanı geldi. Öbür tarafta işime yaramayabilir! 
İlgilenenler için detaylı bilgi almak üzere bu adrese yazabilirler:
Bu fırsat için tekrar teşekkürler..
***
NOT: Caveman'ın 128 sayfalık renkli çizgi roman albümü Mart başında Postiga Yayınları'ndan çıkıyor. (Kaynağından öğrendim) Bu albüm dünyadaki ilk renkli Caveman albümü olacak. Kaçırmayın derim!.. 
Tayyar Özkan'ın internet sitesi için;  http://www.tayyarozkan.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk çizgi romanı ne durumda?

Ömer Muz Röportajım:

Kaliteli bir yerli polisiye: "Karanlıkta Koşanlar"