Mister NO neden yonca motifli kazağıyla, Brezilya’da ikamet eder?

Hiçbir zaman düzgün çalışmasa da vazgeçemediği piperiyle birlikte Manaus’ta ikamet eden, barış yanlısı, ABD’li savaş gazisi Mister No’nun “hiç yıkanmıyor mu bu?” izlenimi veren yonca motifli kazağını sürekli olarak giymesinin sebebi nedir? Ve medeniyetin tam ortasından, Brezilya’ya; tehlikelerle dolu Amazonlara gitmesi geçmişte yaşadığı hangi olayla ilintilidir?

İşte bu iki sorunun yanıtını Luigi Mignacco’nun yazıp, Di Vitto’nun çizdiği 127 sayfalık İsimsiz Asker(Il Soldato Senza Nome-1997) adlı macera veriyor. (Kahramanın geçmişinde önemli bir dönüm noktası olan bu macerayı okumaya niyetlendiyseniz, bu satırdan sonrasını okumanızı önermem. Sonra “okuma keyfimi berbat ettin” demeyin. Aldırış etmem.)

Mustafa Demir'in "Mister No ve Maltepe Sigarası" adlı çizimi

   1950 Haziranında eski dolarları bankalardan toplayıp, imha etmekle görevli korumaların bulunduğu bir yük kamyonunun geçeceği güzergâh silahlı dört eski askerce kuşatılır. Yolu, patlayıcı kullanılarak kapatan bu dört arkadaşın amacı tahmin edilebileceği gibi dolarları alıp, kayıplara karışmaktır. Yük kamyonu dışında iki araba daha aynı yolda ilerlemektedir. (Mister NO da bu arabalardan birinde)

Jonathan Eden
Ancak dört kişiden Jonathan Eden dışındakiler dolarların bulunduğu bölüme mevzilenmiş özel polislerle çatışarak ölür. Jonathan, kısaca Jon, ise son çare olarak Mister NO’nun işi gereği San Francisco’dan New York’a gitmekle yükümlü olduğu 49 model Olds Mobile’ını, Pamela adlı bir kızı rehin alarak, dolarlarla birlikte kaçırır. Gitmeden önce oradaki tüm arabaları kullanılamaz hale getirmeyi de ihmal etmemiştir tabii.

Şerifin arabasıyla olay yerine gelmesiyle zorlu bir kovalamaca başlar. Jon, hem şeriften, hem de "dediğim dedik" özel polislerden kurtulmak için terkedilmiş gibi görünen bir kasabaya sığınır. Çölün orta yerinde, askeri bölge içinde bulunan bu kasaba en ayrıntılı haritalarda dahi yoktur. Yerdeki insan ölüleri Jon ve onu çok önemseyen, hatta belki de ona aşık olan, Pamela’yı tedirgin eder. Ancak ölü sandıkları şeylerin yanına gittiklerinde onların aslında maket olduklarını anlarlar. (Pamela'nın yaşadığı belki de "Stokholm Sendromu"dur. Yani rehinenin kendisini rehin alan kişiye duygusal olarak bağlanması.)

Az sonra şerifin gelmesiyle birlikte olay aydınlanır: burası olası bir nükleer saldırı sonrası tipik bir Amerikan köyünün başına gelebilecek felaketlerin gözlenmesi amacıyla inşa edilmiştir.

İsimsiz Asker
Birkaç mil öteye bu deney için atılmış bir atom bombası yüzünden kasaba yüksek düzeyde radyasyona maruz kalmıştır. Bu yüzden kasabadaki herkesin zarar görmemek adına bir an önce oradan ayrılması gerekmektedir. Pamela’nın araya girmesiyle Jon; yaptığı hatanın farkına varıp, teslim olmaya karar verir.

Dışarı çıkıp silahlarını yere attıktan sonra, Jon, çakmağını almak için elini arka cebine soktuğu sırada; özel polislerden biri onun bu hareketinden başka bir silahı daha olduğu kanısına varır: silahını ateşler. Jon vurulmuştur. Ölmek üzereyken Mister NO’yla konuşup, eğer paraları alıp kaçabilseydi Brezilya’ya gitmek istediğini çünkü orada tamamen özgür olabileceğini duyduğundan bahseder.

Birini sevmek için onunla fazla zaman geçirmek gerekmediği fikrini benimsemiş “anti-kahramanımız” askerden döndüğünde kendinin de Jon'la aynı uyum sorunlarını çektiğini, ve eğer o sorunları atlatamasaydı onunla aynı sona erişmiş olabileceğini bildiğinden bu ölümle çok sarsılır.

Helikopterle radyasyon bölgesinden uzaklaştırılan grup, hastaneye götürülür. Doktoru, Jerry Drake’ye gecikmiş ödüllerini, madalyalarını verirken, artık rütbesinin çavuş olduğunu söyler. Ardından, buğulu sesiyle, onun ne kadar büyük bir kahraman olduğundan bahsetmeye yeltenince Mister NO daha fazla dayanamayıp şunları söyler:

“Ben artık asker değilim. Madalya ve rütbeler beni ilgilendirmiyor. Kahraman olmak istemiyorum. Çölde gördüklerimden sonra, bu ülke hakkında hiçbir şey duymak istemiyorum. Buradan gideceğim. Şimdi lütfen beni rahat bırakın ve çıkarken –madalya ve rütbelerin bulunduğu kutuyu- çöp sepetine boşaltın.”

Dediğini yapacaktır. Uzağa, millerce uzağa; Jon’un “dünyada huzur bulunabilecek birkaç yerden biri” olarak nitelediği Brezilya’ya yepyeni maceralar yaşamak (daha doğrusu bin türlü belayı üzerine çekmek) üzere yol alacaktır.

Ancak öncesinde yapması gereken küçük bir işi vardır: Jon’un soygun günü uğur getirsin diye giydiği, uğur getirmediği apaçık, dört yapraklı yonca motifli kazağından yarım düzine satın almak. 

Bunu Jon’un hatırasını canlı tutmak adına yapmıştır elbet. Ancak her zaman bir şans simgesi olarak gösterilmiş, bilindiği kadarıyla dünyada örneği bulunmayan, dört yapraklı yoncanın Jon’a olduğu gibi Mister NO’ya da şans getirmediği aşikâr.

Evet, her seferinde bir şekilde yakayı sıyırıyor olsa da defalarca ölümle burun buruna gelmesi bunun kanıtı değil de nedir?

Teşekkür: Mustafa Demir'e "Mister No ve Maltepe Sigarası" çalışmasını kullanmama izin verdiği için teşekkürler. Resimlerini paylaştığı blogu için: http://mustafademirresimdefteri.blogspot.com/

Yorumlar

Mustafa Demir dedi ki…
yazınızın başlığına benim çizdiğim resmi koymanız onur verici, teşekkür ederim.. (yazıyı spoiler dolayısıyla okumadım :))
Kültürel Güncel dedi ki…
Sevgili Timur,
Rica ederim. Çok güzel çizimleriniz var, bu da onlardan biri. Söz konusu macera Oğlak Yayınları'nın Efsanevi Mister No Maceraları'nda 3. cilt içinde mevcut... Belki okumak istersiniz.
Lami Tiryaki dedi ki…
İsimsiz Asker, Mister No Speciale Serisi içinde belkide en iyi macera. Kesinlikle okunmadan geçilmemeli. Dikkat edilirse Mister No'nun savaş anıları veya geçmişiyle ilgili öyküler sözkonusu olduğu zaman yazarlar kelimenin tam anlamıyla "döktürüyorlar". Maxi albümlerdeki Bir Zamanlar New York'ta isimli macera ise benim gelmiş geçmiş en beğendiğim Mister No macerasıdır. Tam bu aralar Jerry'nin savaş konulu öykülerini toplu halde okuduğum bir zamanda bu muhabbet iyi geldi doğrusu. Bu arada Speciale serisinden Cehennem Melekleri'ni de özellikle tavsiye ederim pişman olmazsınız.

Selamlar
Lami
Kültürel Güncel dedi ki…
@Lami Tiryaki
Oğlak'ın çıkardığı Mister No albümlerinin altısı da elimde mevcut. Yazın ilk üç cildi okudum. Şimdi geriye son üç cilt kaldı. Bahsettiğiniz maceralar da o sayılardaymış. Okunacak kitaplar ne kadar çoksa boş zaman da o kadar az oluyor maalesef. Ama karar verdim MM Almanak'tan sonra Manaus'a bir ziyaret yapacağım :)
Mustafa Demir dedi ki…
sevgili Lami Tiryaki, bahsettiğiniz o New York macerasını bende bu yakın zamanda alıp okudum ve dediğiniz kadar var doğrusu, Mister No külliyatının en önemli kısımlarından birini oluşturuyor bence..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk çizgi romanı ne durumda?

Ömer Muz Röportajım:

Kaliteli bir yerli polisiye: "Karanlıkta Koşanlar"